Pınar BALİ yazdı
Arapça Kur'an dilidir, halkı incitir.

Arapça Kur'an dilidir, halkı incitir.
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan en önemli kültürel devrimlerden biri Latin Alfabesi'nin kabulüdür. Kaldı ki 2. Abdülhamit'in dahi harf devrimiyle ilgili düşüncesi “Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin harflerini kabul etmek yerinde olur.' demiştir.
Latin Alfabesi'nin kabulündeki ihtiyaç hali yalnızca okur-yazar oranını artırarak eğitim-öğretim seviyesini yükseltmekten ibaret bir görüş de değildir ayrıca. Dil, insanlar arasında anlaşmayı ve kültürün nesiller arasında aktarımını sağlayan en önemli araçtır. Milleti var eden en önemli unsurlardan biridir; aynı dili konuşan insanlar, kendi aralarında bir bütün oluştururlar. Dilin bozulması kültürün dolayısıyla da milletin çözülmesine neden olur. Sömürge haline getirilen toplumlara baktığınızda ilk sirayet edilen unsurların din ve dil olduğunu görürsünüz.
Atatürk masraflarını bizzat kendisi karşılayarak Kur'an'ı, Elmalılı Hamdi Yazır'a tercüme ettirmiş ve çoğaltılarak dağıtılmasını sağlamıştı. Halk inandığı dini en doğru kaynaktan aracısız öğrenme imkânına sahip olsun diye. Böylece hem kültür korunmuş hem de çıkar çevrelerinin dini inancı suistimal etmesi engellenmiş oldu.
Bugün, Arapça'nın Kur'an dili olmasından dem vurarak hassasiyet bekleyenler aynı zamanda Kur'an'ın "Biz onu anlaşılsın diye indirdik.” ayetinden de haberdar mıdır? Ya da Arapça üzerinden dini hassasiyetlere dem vuranlar aynı din mensubu Arap liderlerinin 1. Dünya savaşında (kutsal olan Mekke-Medine şehirlerinin içinde bulunduğu) Hicaz-Yemen cephesinde Osmanlı halifesinin cihat çağrısına uymayarak Hristiyan İngilizler ile işbirliği yaptığını da mı unutmuştur?
Gelelim günümüze, 96 yıl sonra bir taraftan anadil üzerinden Arap vatandaşları incitiyoruz bir taraftan Arapça tabela savunarak din hassasiyetine dem vurup akılları bulandıran bu zihniyet yıllardır süren laiklik karşıtı tutumdan ve toplumun kültürel olarak yozlaştırılmasından yana tavır aldığının farkında değil midir demeye gerek yok sanırım.
Anadil ve inanç söylemi üzerinden gösterilen bu hassasiyet diğer etnik gruplara ve inançlara mensup vatandaşlarımız için de gösterilecek mi zaman içinde göreceğiz.
21. yüzyılda hala din ve ırk hassasiyetini dillendirmek ortaçağ karanlığından beri aynı zihniyetle iktidarı elinde tutan egemenlerin ekmeğine yağ sürmekten ya da onların kuyrukçuluğunu yapmaktan öteye geçmedi geçemez. Suni gündemler yaratıp halkın yoksulluğuna ve yoksunluğuna çözüm üretmekten aciz bir muhalefet iktidar olmaya muktedir de değildir. Halkın önüne umut diye servis edilenler her yeni gün başka bir garabete imza atıyor ne yazık ki.