Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort
04 Nisan 2024 - Perşembe

YERLE YEKSAN OLAN EFSANE

31 Mart seçimleri öncesi yaptıklarını görünce, 2018 yılında aşağıdaki yazımdan ötürü kendimi sorgulamakla, kendime haksızlık ettiğimi düşünüp, az bile söylediğim fikrine vardım

Yazar - Hüseyin Taşyakan
Okuma Süresi: 7 dk.
Hüseyin Taşyakan

Hüseyin Taşyakan

tasyakan66@gmail.com -
Takip EtGoogle News

YERLE YEKSAN OLAN EFSANE

Aşağıda okuyacağınız 2018 yılında kaleme aldığım yazıya mevzu olan şahıs için; “Acaba gereğinden fazla bir tepki mi verdim?” şeklinde kendimi sorgulamıştım değerli okuyucular. 
O günlerde kendisini eleştirdiğim bu yazının yayımlandığı sırada, öyle afaki bir derecede itibar kaybına uğramamıştı. Ancak son yaşadığımız seçim dönemi itibariyle (güce yakın görünmek veya belkide muktedire bir kez daha yaranmak uğruna olsa gerek) bir aday için şarkı yapacak kadar yandaşlık göstergesi bir eyleme imza atmış olması, kendisinin halk nezdindeki kalan itibarının da çok ciddi bir erozyona uğradığını düşünüyorum, zira sadece sosyal medyadaki fan sayfalarının bile gözle görülür derecede kapanıp azaldığına bir çok kişi tanık oluyordur. 
İşte 31 Mart seçimleri öncesi yaptıklarını görünce, 2018 yılında aşağıdaki yazımdan ötürü kendimi sorgulamakla, kendime haksızlık ettiğimi düşünüp, az bile söylediğim fikrine vardım değerli okuyucular.
İşte o yazı;  
 Yıl 1966, yer İzmir Fuarında Manolya Gazinosu. Hıncahınç seyircinin doldurduğu gazinoda sahne alan Zeki Müren, seslendirdiği repertuar içerisinde bir eseri aynen şu sözleriyle takdim etmektedir;
” Sevgili konuklar, değerli izleyenlerim; şimdi size bir şarkı okuyacağım ki, bu şarkının güfte ve bestesinin sahibi genç kardeşime dikkatinizi istirham ediyorum. Bu güzel eserin sahibi kardeşim, gün gelecek Türkiye’de muhteşem bir şan ve şöhretin sahibi olacaktır. Şimdi huzurlarınızda seslendireceğim bu eserini gördükten sonra, ben buna bütün kalbimle inanıyorum. Eminim ki sizler de onu çok seveceksiniz”
Rahmetli Zeki Müren’in o gün o sahnede okuduğu eser, ”Bir teselli ver” sözünü ettiği genç ise Orhan Gencebay’dır.
Manolya Gazinosu sahnesinde yaptığı takdimden sonraki süreç, gerçekten Zeki Müren’i haklı çıkarmıştır. Özellikle İstanbul Plak yapımcılığında çıkardığı ”Sevenler Mesut Olmaz” 45 liğinin satış rekorları kırmasıyla başlayıp, Altın Plak ödülleriyle taçlandırarak devam eden sanat yaşamında, Orhan Gencebay ayn-ı ile vaki Zeki Müren’in ifade ettiği gibi Türk Halkının gönlünde taht kurmuş ve en az üç kuşağın diline pelezenk olmuş şarkılarıyla( 20 yıl boyunca EFES DOST RADYO’ daki istek programları yayınlarım sırasında, bunun en büyük şahidiyimdir) , toplum nezdinde muhteşem bir şöhret ve itibarın sahibi olmakla beraber. Ürettiği eserlerin yanısıra, sansasyondan uzak, sade bir hayat çizgisiyle beraber ağır başlı duruşuyla da, yine Türk Halkının nezdinde muhteşem bir saygınlık kazanmış ve yetişkinlerin ”Orhan Abisi” gençlerin ise ”Orhan Babası” olmuştur.
Sanat hayatı boyunca asla reklama, şaşalı ve abartılı albüm yada şarkı tanıtımlarına ihtiyaç duymamıştır, zira sözüyle müziğiyle ürettiği her eser, insanları kalbinden yakalamayı ve duygularına tercüman olmayı başardığı için; her geçen gün şöhretinin zirve yapmasına yol açmıştır. O kadar ki; bu gün itibariyle dahi, çıkardığı plak, kaset, albüm satışlarının (korsanlarla beraber) neredeyse Türkiye nüfusunu üçe katlaması başka bir sanatçıya nasip olmamıştır.
Tam da burada Orhan Gencebay’ ın 1973 yılında Günaydın Gazetesi’ne manşet haber olduğu bir ayrıntıyı anlatmadan geçemeyeceğim. Sanatçı o yıl Necla Nazır ile birlikte oynadığı ”Ben Doğarken Ölmüşüm” filminin çekimlerini tamamlamış, dolayısıyla senaryo gereği bırakmış olduğu uzun ve gür sakallarını kestirmek üzere berberinin yolunu tutmuştur. Yoluna Permasharp firması yetkilileri çıkar ve traş olurken ürettikleri jileti gösterdiği bir reklam çekimi yapılmasını teklif ederler, ancak Orhan Gencebay bu teklifi ”Kusura bakmayın, sakalım satılık değildir” diyerek hiç düşünmeden reddeder. Ertesi gün, sanatçı Günaydın Gazetesi’ndeki şu manşetle haber olur: ”Gencebay 30 bin 25 kuruş zarar etti” ( 25 kuruş o günkü sakal traşı bedelidir)
İşte o sahip olduğu muhteşem şöhretine rağmen, Orhan Gencebay’ın bu mütevazi duruşu 2006 yılında Borsada Manipilasyon yaptığı iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunulduğu güne kadar sürüyor ki; bundan sonrası tam bir felaket.
Bu tarih itibariyle; Sermaye Piyasası Kurulu, Tek-Art Turizm Zigana A.Ş hisselerinde gerçekleştirdikleri işlemler nedeniyle, Orhan Gencebay ile beraber eski Devlet Bakanı ve Trabzon Spor Klubü Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu dokuz kişi hakkında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunup borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem yapmalarını yasaklar. Bunun akabinde hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir ülkede Orhan Gencebay’ın yargılandığını duymamız gerekiyorken; yıllardır kendisini siyaset üstü olmakla ifade eden adamın, birden bire ve özellikle iktidar sahibi siyasetçilerin avukatlığını yaptığına şahit oluyoruz. 
Orhan Gencebay ile ülkede güç sahibi olanlar arasında (yazıya dökülmemiş) herhangi bir anlaşma ya da pazarlık yapılıp yapılmadığı hususunu sanatçının vicdanına bırakarak; yaklaşık 40 yıldır şarkılarıyla haşır neşir olmuş ve eserlerinden ötürü saygı ve sevgi duymuş biri olarak ta, kendisine şu ifadelerimle hitab etmenin hakkım olduğunu düşünüyorum değerli okuyucular.
1966 yılında Zeki Müren’in takdimiyle başlayan bu muazzam süreci, sırf işlediğin bir suçun hesabını vermemek için bu kadar kolay heba etmemeliydin Orhan Gencebay. Mahkeme huzuruna çıkmamak uğruna 2010 referandumunda Fethullah alçağının tuzağına düşerek, sana duyulan sevgi ve hayranlığı kullanıp, demokrasi yalanıyla insanları kandırmamalıydın. Yani, sadece yargıya hesap vermekten kurtulmak için; akil adam sıfatına bürünerek, binlerce şehit vermiş bu halka eli kanlı katilleri şirin göstermek gafletine düşmemeliydin.
Bir zamanlar ”sakalım satılık değil” diyerek astronomik rakamları bile reddediyordun; şimdi düştüğün esaretten ötürü kaybettiğin itibarını, saçma salak reklamlara balıklama atlayıp satın almaya çalışıyorsun.

Tam da 45 yıl önce dediğin gibi; çıkıp ”Hatasız kul olmaz” desen, bu halk seni yine affederdi de; sen eline bir deodorant alıp, birilerinin koltuk altına saklanıyorsun ya hani;
60 yıllık efsanenin, yerle yeksan olduğu yer o yerdir…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.