BEN KADİM ŞEHİR SELÇUK -1-
“KÜSKÜNÜM”
Gökhan Çetinçelik
efesinsesi@gmail.com -BEN KADİM ŞEHİR SELÇUK
“KÜSKÜNÜM”
Birçok isimler koydular bana tarih boyunca, şimdiki resmi ismim Selçuk, ince hesaba gerek yok on binime merdiven dayadım. Ne hükümdarlar gördüm, ne imparatorlar, ne şahlar, ne sultanlar… Hepsi gitti, örselenmiş olsam da ben halen ayaktayım.
İtiraf etmeliyim, sen gönlümü bir başka çeldin, ben seni bambaşka sevdim. Gençtin, heyecanlıydın, aktif ve dinamik, bilgili ve tecrübeliydin; ne kadar güzel konuşuyordun, ne kadar rahattın, ne kadar sevecen. Ve hepsinden önemlisi, kadındın. Ben dişil bir şehirim, biliyorsun, sen çıkınca sahneye ruh ikizimi buldum diye öyle sevinmiştim ki. Bir de, zeybek oynaman yok mu?.. İşte değerimi bilecek, beni anlayacak, derinliğimi hissedecek kişi geldi en sonunda demiştim. Liyakati tam, ehliyeti tamam, vizyonu tastamam, fazlası var, eksiği yok. İlk günkü heyecanı, coşkuyu, sana verdiğim değeri hatırlasana. Ne güzel başlamıştı hikayemiz. Tarihimdeki en büyük payeyi, krediyi sana vermiştim anımsa.
Sonra ne mi oldu?
Martın sonu bahar deyip kandırmıştın beni. “Bahar geldi geçti, sen gelmez oldun. Taşlara mı döndü kalbin, gelmedin. Aylar geldi geçti, sen gelmez oldun.” Seçim zamanı, yürüdüğün sokaklarım, köylerim, bucaklarım seni bekler oldu ama sen gelmez oldun. Gelince de, üç-beş fotoğraf çekilip, kaçtın gittin. Kibir ile ezerek yollarımı incittin. Bir çay içip, hasbıhal edemedik bile, böyle miydi bizim hukukumuz? Hani dokunacaktın halkıma, canlı kanlı? Ama sendijital oldun, kalpten kalbe bağ kurmak o kadar kolayken, sen Web’den Web’e bağlantıya mahkûm oldun.
Angora’ya gidişlerini, halkımın hastane sorununu çözmek amacıyla yaptığını sanmıştım. Milletvekilleri ile, bakanlar ile görüşüp kısa bir sürede bu sorunu çözersin sanmıştım. Hani demiştin ya, “hem Smyrna, hem Angora ile koordineli çalışıp halkımın sorunlarını çözeceğim”. Senin öyle bir derdin olmadığını, derdinin milletvekili olmak olduğunu söylediler, inanamadım. Gitsin dedim, hiçbir şey yapamazsa da, en azından beni tanıtır dedim. Sen beni değil, kendini tanıtmaya gitmişsin. Sen beni değil, kendini sevmişsin.
Afrodit güzelleşmek için Menderes’te yıkanırdı zamanında. Sıradan bir nehir değildir benim Menderes’im. Zehir akıtıyor ya şimdi, Smyrna’ya gidişlerini, bu ölümcül derde çareler bulma çabalarına yordum. Smyrna şehr-i emini ile kafa kafaya verip bu sorunu kolayca çözersin sandım. Ona zamanında verilmiş sözleri hatırlatırsın sandım. Dertlerimle dertleneceğini söyleyince sana inanmıştım. Ne kadar da naifmişim. Meğerse sen, onun, zamanında Seferhisar’da yaptığı projelerin, kötü kopyalarını benim topraklarımda yapıp, onun koltuğuna göz koymuşsun. Ve ilk golün büyükşehri bana küstürmek oldu. Sen beni hiç düşünmemişsin, sen beni hiç sevmemişsin.
Sana neden bu kadar kırgın ve dargın olduğumu merak bile etmiyorsun belki ama anlatmak zorundayım. Belki söz verdiğin 55 projeyi yapamadığın için kızdığımı sanıyorsun. Bol keseden vaatleri tarihteki siyasilerin kahr-ı ekseriyeti verir, sen de vaat ettin yapamadın. Bunun için değil kırgınlığım. Halkımın kırgınlıkları çeşit çeşit biliyorsun, onlar tarihe not düşülecektir muhakkak. Kapıları duvar yaptın ya, ulaşılmazı oynadın ya, halkıma kulaklarını kapattın ya, işte bu durum müthiş üzdü beni. Herkesin derdine çare olamazsın elbet ama sen dertleri dinlemeye bile tenezzül etmedin. Sana bin bir cefa çekerek ulaşmayı başaranlar, sorunlarını anlatırken, lafı ağızlarına tıkayıp, onlara ders vermişsin dediler, inanamadım. Seni seven akiller, hatalarında ısrarcı olmaman için seni uyarmışlar, dinlememişsin. Ben artık, her şeyi bilen koltukta oturuyorum, çekilebilirsiniz demişsin. Üzüldüm.
Ve bütün bunlardan çok daha vahim olmak üzere, sen Karşıyaka’yı, Konak’ı bana nasıl tercih edersin? İkisini alt alta toplasan, bünyemde barındırdığım hazineler bir kenarda dursun, Pamucak Sahili’ndeki kum zambaklarına bile değişmez, seven insan. Ben zıplama tahtası olarak kullanılacak kadar değersiz miyim gözünde? Nasıl olsa Brutus’u destekledin diye, beni çantada keklik görüp, başka yara, başka dosta meyletmek reva mıdır bana?
Milletvekilliği, Büyükşehir, Karşıyaka, Konak’ı dansa kaldıracaksın, beni beşinci ve en son tercih olarak saklayacaksın, hepsinden tek tek ret yedikten sonra, beni dansa kaldırıp, kulağıma asla senden vazgeçmem diye fısıldayacaksın öyle mi? Hadi ya! Beni bu kadar değersiz ve kullanılmış hissettirirken, aklın halen diğerlerindeyken, ilk fırsatta beni hemen terk edeceğini cümle alem biliyorken, seninle bir daha dans edeceğimi mi sandın? İlk günkü heyecanımın kırıntısı bile yok, nazikçe reddetmek zorundayım bu teklifi. Pardon.
Sana mecbur kaldım diyeceğine, sıkılmadan asla vazgeçmem diyorsun. Senin benden çoktan vazgeçtiğini artık ikimiz de biliyoruz da, senin bilip de bilmezden geldiğin bir gerçeği söylemeliyim; ben de senden vazgeçtim.
Av. Gökhan ÇETİNÇELİK