İLHAM VEREN KENT! (?)
Üniversiteyi kazandığım 1990 yılında ayrılmıştım Selçuk’tan..
Ayşe Aytav
aytavayse@gmail.com -İLHAM VEREN KENT! (?)
Üniversiteyi kazandığım 1990 yılında ayrılmıştım Selçuk’tan... Tam otuz yıl sonra isteğe bağlı emeklilikle tekrar yerleşme kararı aldığım ilçemde, üç yıl önce sosyal medya paylaşımlarında çok hoşuma giden bir slogan dikkatimi çekiyordu. ‘İlham veren kent!’ Çünkü Efes’ten aldığım bir ilham vardı benim. Öyle ya!... Efes ilham alınacak, tüm dünyanın deyim yerindeyse akın ettiği tarihi bir kent...
Son yirmi yılı İzmir’de geçen 25 yıllık yoğun bir çalışma hayatından sonra büyüdüğüm bu şirin ilçeye dönmüş olmak güzel hissettiriyordu. Efes’ten aldığım ilham ile; bu toprakların tarih ve inanç turizminde değerinin farkında olarak hazırladığım Çeşme Limanı Kruvaziyer Liman Projesi Yeni Asır’ın 06.10.2010 günkü basımında baş sayfada yayınlandı. Çeşme limanının kruvaziyer turizminde yeni destinasyon olması ve ülkemize ilave turizm getirisi hedefliyordu proje. Limanın hemen arkasındaki taş ocağının neden olduğu, Çeşmenin yüzündeki çıban olarak tanımlanan oyuğu, Efes’ten aldığım ilhamla büyük bir açıkhava amfi tiyatroyla kapatmıştım. Denize nazır bir amfi tiyatro! Tıpkı Efes gibi... Proyeyi, İzmir ayağını Denizcilik Müsteşarlığı Bölge Müdürümüz adına bizzat koordinasyonunu yürüttüğüm Uluslararası III. Deniz Kültürü Festivalinin İzmir ve İstanbul panellerinde sundum. Normalde RO/RO limanı olan Çeşme, o yıllardan sonra Kruvaziyer gemi anlaşmaları da yapmaya başlamıştır ve ülkemiz adına o proje hala büyük bir yatırım potansiyeli taşımaktadır.
Dönelim Efes’e! Yıl 2021... Beni büyüten Selçuk’tan ilhamlarla gitmiş ve kendimce başka ilhamlarla dönmüşümdür diyordum. İlhan veren kent ifadesini benimsemiştim. Ama son üç yıldır yaşadığım bu kentin; Efes Selçuk Belediyesi de dahil, bazı kamu kurumları ve özel işletmelerin adının önüne “Efes” isminin koyulması dışında Efes’ten pek de ilham almadığını görmek doğrusu oldukça üzücü! Unutmadan! Bir de Efest var tabi... İsim var ama çocukluğumuzun en güzel anılarında yer alan Uluslararası Efes Festivali ile alakası yok!
Bu şekilde sadece isme yer verdiğinizde, “Efes burada!” vurgusu yapılış olunuyor. Emin olun tüm dünya biliyor Efes’in ve Meryem Ana’nın nerde olduğunu! Bir zaman da Efes Selçuk’ta değil, Selçuk Efes’in içinde tartışmaları yapılmış... İsabetli bir tartışma... Zira uzmanlara göre günyüzüne çıkarılan kısmı Efes Antik kentinin sadece %25’i kadarmış. Yani Selçuk’un tamamı kazılsa, heryeri Efes demek yanlış olmayacaktır! Nitekim bazı eski evler yıkılıp yenilenirken biraz derin temel atılmak istendiğinde tarihi kalıntılar ortaya çıkabiliyor.
Peki, son yıllarda ismini kullanmak dışında bir ilham olmadığı ortada ama Selçuk imar olunurken Efes’ten hangi ilhamlar alınmış? M.Ö. 8600’lü yıllara tarihlenen ve 12 İyon kentinin en büyüğü olarak bilinen bu dünya tarih mirasından hangi konuda ilham almışız herkes bir düşünsün lütfen!
- Izgara sistemi mimarisi ile caddeleri 90 derecede birleştiren şehirleşmesinden mi?
- Geniş caddelerinden mi?
- Döneminin de günümüzün de en büyüğü olarak bilinen 25.000 kişilik amfi tiyatrosundan mı?
- Günümüzde bile işlevini koruyan kanalizasyon ağından mı?
- Çok maçlı kullanılabilen agorasından mı?
- Mimaride sanat eseri kabul edilebilecek, antik çağın 3. Büyüğü olan Celsus Kütüphanesinden mi?
- Binyıllar öncesinde bile taş binaları ısıtmada kullanılan, o günün şartlarındaki kalorifer ağından mı? Soruları çoğaltmak mümkün.
Elbette Selçuk Ayasuluk ismi ile Aydınooğulları beyliği döneminde kurulurken Efesten çok ilham alınamazdı! Zira Efes toprak altındaydı. Anadolu Selçuklularının bölgeye gelmesi 11. yy’a rastlamaktadır. Efesin hikayesi İzmir-Aydın demiryolu döşenirken 1869 yılında Artemis Tapınağına ait kalıntıların bulunması ile yüzyıllar sonra tekrar gün yüzüne çıkmasıyla başlamıştır.
Özetle Selçuk Efesin üzerinde Efesten çok da habedar olunmadan yerleşmiştir. Böylesine önemli tarihi topraklarda en azından şimdiden sonra ilham alınacak çok şey olmalı diye düşünüyorum. Bir kez gezmekle kalınmamalı. Efese her gittiğimde, kendi adıma yeni şeyler öğreniyorum desem abartmış olmam.
Malum yazı konumuz ilham!
Gezdiğim yerlerde tanık olduğum bazı mimari detaylara dikkatinizi çekmek istiyorum. Küçük veya büyük turizm yerleşkelerinin kendilerine has bir mimari tarzı olabiliyor. Örneğin,.Safranbolu evleri, Bodrum evleri, Eskişehir Odunpazarı evleri gibi. Bodrum ne kadar büyürse büyüsün, binalar çatısız ve pencereleri maviye, duvarları beyaza boyalı olmak zorundadır. Bunun dışına çıkılması pek de mümkün değildir. (Bodrum artık daha büyümese demeden de edemedim)
Safranboluda, tarihi dokunun içinde farklı bir mimariye yer verilmez...
Rodos tarihi taş mimarisi ile meşhurdur. Fakat gidenler bilir; günümüzde kaldırımlar inşa edilirken adanın bütün sahilinde doğal olarak bulunan küçük eliptik taşlar kullanılarak, çok farklı desenlerde mozaik süslemelerle kaldırımlara ayrı bir tarz katılmıştır.
Bursa gibi tarihte başkentlik yapmış büyük bir şehirin modernleşmesi ve giderek daha da büyümesi engellenemez ama şu detaya bakın! Bursa’da gezerken; şehrin en işlek çarşı ve caddelerinde yer alan binaları, belli boylarda yatay ahşap korkulukların süslediğine şahit olmuşturm. Biraz dikkat edince anladımki bu ahşaplar klimaların dış ünitelerini estetik bir şekilde gizlerken, kentin tarihi dokusu ile modern binalar arasında sıcak bir geçiş kurmaya yarıyordu.
Alman mimarisinde de çatılı ve çoğu yerleşkede üç katı geçmeyen, klasik kırmızı tuğlalı ya da yine sadece beyaz, açık sarı gibi birkaç rengin dışına çıkılmayan, sade ama masalsı yapılar görebilirsiniz. Aynı doku Amsterdam’ın mimarisinde de mevcuttur.
Verdiğim örneklerin hepsinde, bir şehir büyürken o şehrin belediyelerinin ince bir ruhla ve kentlilik bilinci ile şehirlerinin kendilerine has dokularını koruma ve modern detaylarla buluşurken incelik geliştirmeyi başardıklarını kabul etmeliyiz.
Herbirimizin kentine ve tarihine sahip çıkma anlayışı ile en azından bundan sonraki süreçte, yeni yapılaşmalarda ve mevcut yapılar yenilenirken benzer inceliklerde bir hizmet geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Binaların boyasında herkes istediği gibi bir renk kullanmamalı mesela. Çünkü Selçuk Bodrumdan daha az önemli bir kent değil! İlçemizde bazı binalar çatılı iken bazı binaların çatısız olması Selçuk gibi bir turizm beldesinde düzensiz ve özensiz bir yapılaşma izlenimi vermekte. Bursa’daki gibi klima dış ünitelerinin ahşap yapı elemenlarıyla kamufle edilmesi uygulamasına Selçuk’ta da ilk etapta tarihi dokunun yoğun sergilendiği İsabey Mahallesinden başlanması çok yerinde bir karar olmaz mıydı sizce de?! Zaman içinde buna benzer bir çok öneri geliştirmek mümkün olacaktır. Mümkün oldukça Anadolu Selçuklu döneminden kalan kendi öz kültür mirasımız olan cami, mescit, türbe ve hamamlarımızın bakım, onarım ve ziyarete açık hale getirilmesi ile etraflarının belli ölçülerde yapılaşmaya kapatılarak gerekli aydınlatmanın sağlanması da harika bir hizmet olacaktır inancındayım. Ve elbette bu ve benzeri kararlar ancak Belediye Meclisince alınabilecek kararlardır!
Efes 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş bir kent! O yıl Belediye Başkanı olarak görev yapan Sn. Dr. Dahi Zeynel BAKICI ve emeği geçen çalışma arkadaşlarına bir teşekkür borcumuz olduğuna inanıyorum. UNESCO’nun açılımı; United Nations Educational, Scientific and Culturel Organization. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu.
Şimdi tekrar Selçuk Belediyesi Başkan adayı olan Sn. Dr. Dahi Zeynel BAKICI’nın eğitim, bilim ve kültür vizyonu sayesinde; üniversite dahil, okulları, spor ve kültür merkezleri, gençlik mezkezleri, engelli ve yaşlılar dahil kimsenin yollarında ve kaldırımlarında düşmeyeceği bir yeniden yapılanma ile Selçuk halkının hakettiği seviyede medeniyete kavuşacağına inanıyor ve ekibinde olmaktan duyduğum onuru sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tüm okuyanlara selam ve saygılarımla.