‘Zor zamanlar kendi şartlarını dayatır’
Kendi şartları, rahatları, beklentileri için saflar arasında gidip gelenleri görünce ne yalan söyleyeyim şaşırdım.
İbrahim Becer
2497i.becer@gmail.com -‘Zor zamanlar kendi şartlarını dayatır’ der Kemal Tahir.
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Üsküdar Kitap Fuarı için İstanbul’da bulunduğum on gün içinde bir gözüm de Selçuk’taydı. Kendi şartları, rahatları, beklentileri için saflar arasında gidip gelenleri görünce ne yalan söyleyeyim şaşırdım.
Eskinin Ak Partililerine şaşırdım mesela. Belediye kendilerindeyken iş, mevki, makam sahibi olanların aynı aday yine göreve talip olduğunda hangi saikle karşı mahallenin de karşısına geçmeleri ilginç. Neymiş efendim ‘ Hoca yeteri kadar Ak Partili değilmiş.’ Kendisi hiç olmazsa aynı göreve aynı partiden talip ama bu arkadaşların konumları kendilerine göre doğruysa o zaman kimse için sorun yok. O kadar rüzgar toz kaldırmaz der ve herkes yoluna devam eder
Bugünkü Ak Parti dediğiniz oluşumun nüvesinden gelen bir arkadaşınız olarak söyleyeyim ki, zamanında Necip Fazıl’ın ‘Sakarya’ şiirini ezbere okumayan adam ciddiye alınmazdı. Ben bu davayı yoksulken tanıdım ve daha güzeldi. O tadı alanların bugün bu eğretilikleri gördüğü zaman midesinin kaldırmaması biraz da bundandır. Kimin, ne kadar davasına sadakatle bağlandığını Allah bilir. Yanisi şu ki herkesin dava samimiyetini göstereceği günlerden geçiyoruz. Kimsenin bokunda boncuk yok ama inci mercanına güvenen de tenhalarda gezmeyecek. Çıkacak meydana ki kaç okka çekiyor herkes görecek. Şurası net ki: Biz kendisini yalnızlığa terk etmeyeceğiz.
Levent’e şaşırdım mesela. Geçen seçimde bir mitinginde sadece ‘kadın’ ibaresi kullandığı için doğup büyüdüğü topraklarda linç edilen arkadaşım, tek mermi atmadan Selanik’i Yunan’a teslim eden İttihatçı ordusu gibi yangından kurtarabildikleriyle başını eğip düşmanına teslim oluyordu. Birebir görüşmemizde bana bunun sebebini söylese de bu kırılmanın izahı da nedeni de bu olamaz. Zamanında konserinde ‘dağdaki gerillaya saygı duruşu’ isteyen Grup Yorum’u omuz omuza taşlayıp, arkasına bakmadan kaçırmış ve bugünkü amfitiyatrodan merkeze kadar slogan atarak yürüyen gençlerdik biz. Hatırlasana, Polis feyyaz araya girmişti de olay çıkmaması için kalabalığı ikna etmemizi istemişti bizden. Dün taşladıklarımızın bugünün CHP’sinde baştacı edildiklerini görmeyecek kadar da mı gözlerin kör, kulakların sağır oldu senin. Yolunu kesmek için zincirini koparacak, bulsa seni bir kaşık suda boğacak insanları zamanında beraber taşladığım arkadaşım, benim için hayatındaki en yanlış manevrayı yaptın. Kendi tarihinde böyle bir kırılma bir daha yaşamayacaksın emin ol.
Vefa Bey beni şaşırtmadı yanılttı. Ben kendimden emin asla aday olamayacağını söyledim ama benim de maşallah dediğim üç gün yaşıyormuş. Allah rahmet eylesin, Şükrü Hoca zamanında beni kendisi hakkında uyarmış ve ‘son dakikaların adamı olduğunu sürprizlere açık olduğunu ‘ söylemişti. Ulu sözü dinlemeyen benim gibi ulur işte. Ona bu ilhamı veren sevenleri aynı zamanda umut da vermiş belli ki. Taraftarlarıyla değil sevenleriyle tek kurşun atmadan mevziini terk edenlerden olmadı. Arkasında bir güç olmadan tek başına, savaşları kazananların generaller değil askerler olduğunun bilinciyle hareket etti. Çıktığı yolun onu savaşa mı zafere mi götüreceğini zaman gösterecek ama tüm rüzgarları karşısına alıp ilerlemeye çalışan her komutan sonuç ne olursa olsun saygıyı hak eder.
Beni bir tek CHP yanıltmadığı için kendilerine müteşekkirim. Vefa Bey’in adaylığına itiraz etmek, yetmedi sipariş yazılar, fake hesaplar üzerinden çamur at izi kalsın politikaları yürütmek bir acziyetin dışa vurumudur o kadar. Hem de bizzat ömrünü verdiği partisi tarafından geliyor bu itiraz. Bunun tek karşılığı olur, Vefa Bey’in istediği rüzgar artık CHP eliyle kendisine verildi. Bu aklı kim verdi, bu hataya nasıl düşüldü bilmiyorum ama zamanında kendisinin başına gelen şimdi eski mahallesinin başına geldi. Hırs işte böyle bir şeydir. Yürüyen işlerin rayından çıkması için aklın baştan gitmesi yeter de artar bile. Vefa Bey’e ne ben ne yakın çevrem yine oy vermeyecek belki ama kendisinin adaylığı anasının ak sütü gibi hem vicdanlarda hem de kanunlar nezdinde helaldir.
Benim zaviyemden dışarıdan bakıldığında tablo bu. Yazar dediğin adam da gördükleri yazan adamdır ötesi değil. Hiçbir hesap, kitap, menfaat, akçalı işlere bulaşmamak yazarlığın namusundandır. Hatta yazar öyle yazmalı ki bu odada yazdıklarını yan odada kendisi okuyacakmış gibi düşünmeli. Okura mavi boncuk dağıtmak bijuteri erbabının, göz kırpmak gerdan kırmak da pavyon esnafının sanatıysa biz işimizi yapalım.
Bize düşman kazandırmaktan başka işe yaramayan bu sanat yapılacak iş değil bilirim de dili yok kalbimin bundan ne kadar bizarım diyor ya şair