23 Temmuz 2024 - Salı
KÜFE!
Bir "küfe" söylemidir...
Yazar - Hüseyin Taşyakan
Okuma Süresi: 5 dk.
Hüseyin Taşyakan
tasyakan66@gmail.com -
KÜFE!
Bugünlerde dilden dile bir ‘küfe’ söylemidir dolaşıyor değerli okuyucular. Ülkemizdeki dar gelirli vatandaşların çektiği sıkıntıları (haklı olarak) dile getirip çözümüretilmesini öneren muhalefete karşı, iktidarın ortaya söylem olarak koyabildiği yegane tavır ’sırtlarında küfe yok’ oldu. İktidarın bu söylemine karşı, görebildiğim kadarı ile en etkili cevabı ise; kazancı açlık sınırının altında kalmış emekliler ve emekçiler adına konuşan Birleşik Emekliler Sendikası Genel Sekreteri Aysel Lüle’nin verdiğini düşünüyorum. Geçim zorluğu ve hatta açlık sınırlarının altında bir ömür sürmeye çalışan vatandaşlarımızın varlığı gün gibi ortadayken; iktidarın küçük ortağı tarafından bunların konuşulup dile getirilmesi ‘deli saçması’ diye tanımlandığı bir günde, Aysel Lüle’nin asıl kimin sırtında küfe olduğuna dair kurduğu cümle, kanımca daha büyük bir kıymet taşıyor sevgili okuyucular. Artık kendileri gibi düşünülmemesi bahanesini aşarak, yaşanılan ekonomik sıkıntıların dile getirilmesini dahi terörizmle işbirliği sayacak kadar çığırından çıkmış faşist bir zihniyetin, halkın sosyal yada ekonomik yaşam tarzını etkileyecek konumda paydaş olması bile vatandaşlarımızın nasıl bir zillete mahkum olduğunun kanıtıdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla, Aysel Lüle’nin Birleşik Emekliler Sendikası adına kurduğu “Küfe sizin değil, sizin lüks yaşantınız için 16 milyon emeklinin sırtında. Yönetemiyorsanız istifa edin” cümlesi için söylenebilecek tek bir kelime dahi olamaz. Ve bu küfe muhabbeti sürüp gidiyorken değerli okuyucular, bundan 5-6 ay öncesi Yeni Çağ Gazetesinde kendisiyle ilgili bir haberde okuduğum Yılmaz Özdil’e ait birkaç cümle aklıma geldi. Önemli buluyorum zira vatandaşın sırtındaki küfede en ağır çeken yükün bunlar olduğundan, aklıselim sahibi herkes gibi şüphem yok değerli okuyucular. Yurt dışında yapılan köprü ve tünellerle Türkiye’de yapılanların kıyaslamasını yapan YılmazÖzdil; “Norveç’teki dünyanın en uzun tüneli sadece 1 milyar dolara mal oldu. Geçiş ücreti yok bedava geçiyorsun kardeşim. Bizim Avrasya Tüneli ise 5 km uzunluğunda yani Laerdal tünelinden 5kere daha küçük. Tam 19 km daha kısa ama daha pahalıya mal oldu ve 1.2 milyardolara mal oldu. Üstelik hem giderken para ödüyorsun hem gelirken para ödüyorsun. 2 defa para ödüyorsun yani. Geçsek de geçmesek de müteahhitin cebine her gün 68 bin araç geçmiş gibi garanti para koyuyor.” İfadelerini kullanıyordu. İsveç ve Danimarka’yı birbirine bağlayan Öresund Boğazı’nın üzerindeki Öresund Köprüsü ve bizdeki Yavuz Sultan Selim köprüsünü de kıyaslayan Özdil, Öresund Köprüsü’nün 12 km uzunluğunda olduğunu, 8 kilometresinin köprü 4 kilometresinin tünellerden oluştuğunu belirtmiş ve butünelin 4 milyar dolara mal olduğunu anlatıyordu. Bu köprü yapılırken harcanan miktarı da söyleyen Özdil, “Öyle müteahhite geçiş garantisi falan da yok” ifadelerini kullanarak; Bu köprüyü Türkiye’deki Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile karşılaştırdığımızda, sadece 2 kilometre uzunluğunda olan bu köprünün, Öresund Köprüsü'nden tam 4 kat daha küçük olduğunu belirtti. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün de yapılırken aynı paranın harcandığını ancak bu köprünün 6 km daha kısa olduğunu ve tünelinin olmadığının da altını çizmişti. Özdil ayrıca, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili olarak “Bu köprüden geçsek de geçmesek de müteahhidin cebine her gün 135 bin araç geçmiş gibi garanti para koyuluyor.” İfadelerini kullanıyordu. Burada okuduklarınız Özdil’in kıyaslamaya aldığı sadece iki örnek değerli okuyucular. Daha bu ülkede hizmet adı altında ülkemiz hazinesi için ne büyük hezimetler olduğunu burada bir kez daha saymaya gerek görmüyorum. Aklıselim sahibi herkesin farkında olmasıyla beraber; geçiş garantisi, uçuş garantisi, yatış garantisi gibi garabet bir uygulama ile yapılmış yol, köprü, tünel, havaalanı ve hastaneler için yandaş müteahhitlere yapılan döviz ödemelerinin vatandaşın sırtındaki küfeye bindiğini anlamak için âlim olmaya gerek yok sanırım. Hele ki bir de tasarruf genelgelerinin havada uçuştuğu, ancak sıradan vatandaşın dışında kimseleri kapsamadığı bir ortamda, özellikle siyasi iradeye sırtını dayayanların kamu üzerinden sürdürdükleri şan, şatafat dolu yaşam biçimlerini de hesaba katarsak; varın siz düşünün artık vatandaşın sırtındaki küfenin ağırlığını…
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları