SORU SORMAYIN, CEVAPLARI SORULAŞTIRIN!
Gazetecilik mesleğini ifa ederken vatandaşın bilmesi gerekenleri değil, muktedirlerin duyurmak istediklerini haberleştirip yazanların çoğunlukta olduğu bir ortamda..
Hüseyin Taşyakan
tasyakan66@gmail.com -SORU SORMAYIN, CEVAPLARI SORULAŞTIRIN!
Başlıkta okuduğunuz cümle, son günlerde özellikle sosyal medyada dolaşmakta olup, 20 yılı aşkın bir süredir ülkemizdeki havuz medyasının biat kültürünün yansımasıdır.
Bu kültürün hayata geçiş aşamasında, en belirgin cümleyi vaktiyle gazetecilik(!) mesleğiyle meşgul olmuş Yiğit Bulut kurmuştu, hem de o dönem itibariyle içinde olup icra ettiği mesleğin etik ve onursal değerlerini paspas gibi çiğnemeyi göze alarak değerli okuyucular.
Dönemin başbakanı ile yaptıkları bir basın toplantısında, her ne kadar gerginlik yaratmamak adına uysal duruşlarına rağmen, yöneltmiş oldukları birkaç sorudan ötürü Başbakan’ın tepkisiyle karşılaşınca, bu zat hiç utanmadan; “Siz yöneltmemizi istediğiniz soruları önceden hazırlayarak bize verin, size o soruları yöneltelim.” Cümlesini kurabilmiştir.
Eminim ki o dönem itibariyle; eğilip bükülmeden, onurlu duruşlarından asla taviz vermeden işini yapan gerçek gazeteciler, bu şahısla aynı mesleği paylaşıyor olmaktan büyük utanç duymuşlardır. Böyle bir hisse kapılmamış olan kim varsa da, onun gazetecilikle uzak yakın bir ilgisi olmadığını düşünüyorum.
Tataristan dönüşü uçakta bulunan gazeteci(!)lerin son günlerde gündemi oldukça meşgul eden bir konuda Erdoğan’a tek bir soru sor(a)madıkları mevzusu muhalif gazete ve televizyon kanallarında dolaşınca, başlıkta okuyup sosyal medyada da rastlamış olabileceğiniz o cümle aklıma düştü değerli okuyucular.
Daha önceki bir yazımda da uçakta yer alan gazeteciler(!) için, “Uçan Gazeteciler” başlığıyla bir yazıyı kaleme almış ve o uçaklarda yer alanların, kendi iradeleriyle asla herhangi bir soru yöneltemeyeceklerinin altını çizmiştim. Zira fikrimce, icraatlarıyla gazeteciliğin yüz karası olmuş bu zatların asli görevlerinin iktidarların ve muktedirlerin yapacakları açıklamaları doğuracak çanak soruları yöneltmek ve bu yolla okuyucularını aldatmak yoluna gitmeleridir.
Aldatmak deyince de, yine geçmişte kaleme aldığım “Pandoranın Kutusu” ve bu gazeteci müsveddelerinin sadece vatandaşı değil, muktedirlere yaranmak ve yalakalık yapmak uğruna biad ettikleri iktidarları da (aslında çok iyi işler yapıyorlar mış gibi göstererek) nasıl aldattıklarının altını çizmiştim. Tıpkı bugün ülke genelinde aslında afâki derecede ekonomik sıkıntılar, adalet ve hukuktan çok uzak durumlar yaşanıyorken, aslı astarı olmayan pembe tablolar çizerek iktidarı sevimli göstermeye çalışıyor oldukları gibi değerli okuyucular.
CIA uşağı Fethullahçı çetenin devletin tüm kurumlarına sızdığı günlerde, bu ülkeye mâlum çetenin verdiği zarardan daha fazlasını, “muhterem hoca efendi” güzellemeleriyle bu yandaş ve yalaka medyanın verdiğini, aklıselim sahibi hiç kimsenin unutmamış olacağını düşünüyorum.
Dolayısıyla değerli okuyucular, gazetecilik mesleğini ifa ederken vatandaşın bilmesi gerekenleri değil, muktedirlerin duyurmak istediklerini haberleştirip yazanların çoğunlukta olduğu bir ortamda, onurlu duruşlarıyla gerçeği duyurmanın peşinde koşan, tüm baskılara rağmen kalemini satmayıp, sözünü esirgemeyen bağımsız medya mensubu gazetecilerin varlığı eminim ki hepimize umut kaynağı oluyordur.
Bu noktada son olarak iktidarın ve onun emrine amade olmuş havuz medyasıyla beraber sosyal medyadaki trollerin topluma yönelik, alabildiğine Filistin istismarında bulunduğu bir ortamda;
SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı'nda rastladığı Dışişleri Bakanı’na, “İsrail'e silah tedarik ettiği bilinen İngiltere merkezli savunma şirketi BAE Systems’in bu fuarda ne işi var?” şeklinde bir soruyu yöneltebilen vatandaşımıza buradan saygı, sevgi ve selamlarımı göndermeyi görev addediyorum.