NASIL BİLİRDİNİZ?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın görev süresi bu yıl Eylül ayı itibariyle doluyor değerli okuyucular.

Hüseyin Taşyakan
tasyakan66@gmail.com -NASIL BİLİRDİNİZ?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın görev süresi bu yıl Eylül ayı itibariyle doluyor değerli okuyucular.
Bu köşeden de defalarca şahitlik ettiğiniz üzere kendisinin, her biri takiye örneği sayılabilecek eylem ve özellikle söylemlerine de tanık olduğunuz muhakkaktır.
En son, iki Cuma hutbesinde kadınları giyim tarzları ve miras paylaşım hakları üzerinde, medeni kanun yerine İslam hukukuna dayanarak mevzu yapması bile kendisine karşı infial derecesinde tepki yarattığına hepimiz tanık olduk.
17 Eylül 2017’de Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanan Ali Erbaş’ın, sekiz yılı, skandallar ve tartışmalarla geçti.
Anayasa’nın 136. Maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı, “lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” şeklinde tanımlanmıştır değerli okuyucular.
Burada şahsi yorumumu yazmak yerine, görevi boyunca tanık olduklarınıza dayanarak, Anayasadaki tanımına ne kadar bağlı kaldığı ya da ihanet ettiği üzerine takdiri, vicdan sahibi siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.
Ayasofya Camisi’nde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile birlikte, başında bulunduğu kurumun da kurucusu olan Atatürk’ü üstelik devlet erkânı önünde lanetleyen bu şahsın sekiz yıllık kariyerinde sayısız skandallarla karşılaşırsınız.
Bu zat, görevde geçirdiği sekiz yıl boyunca VIP hac organizasyonları, Audi A8 kullanımı, lüks otellerde yapılan toplantılar ve Atatürk’ün anılmadığı resmi bayram tartışmalarıyla gündeme gelmiştir.
“Korkumuzdan yeni araba alamıyoruz” dediğinin ardından, Audi A8 alarak makam aracı sayısını altıya çıkaran bu zattır mesela.
“İki milyon hacı adayı hacca gitmek için sıra bekliyor” deyip, hemen akabinde eşini ve akrabalarını defalarca kurasız hacca götüren de kendisidir.
2017’den bu yana takiyelerine defalarca tanık olduğumuz gibi;
-Namaz kılan insanın kötülük yapamayacağını söylerken, kurslar ve tarikat yurtlarında yaşanan istismar olaylarına tek kelime etmeyen de bu şahıstır.
Takiyeciliğine bir örnekte, damadının İsrail yanlısı bir firmanın bölge sorumlusu olduğuna dair çıkan haberler sonrası herhangi bir açıklama yapmamasıdır mesela.
‘‘Müslüman, kamu hakkına riayet etmelidir’’ diyorken, kayınbiraderi Başer’i kendisine Müşavir atayıp bir gün bile işe gelmeden emekli olmasını sağlamakla beraber, Yenişafak Gazetesi’nde kaleme aldığı yazıları Diyanet İşleri Başkanlığı görevine gelince devlet bütçesiyle kitap hâline getirmesi de, insanlara haram üzerine nutuklar çeken bu şahsın, konu kendi reklamını yapmak ve buradan menfaat sağlamak olunca kamu hakkına girmek diye bir kaygısı olmadığını da göstermiştir değerli okuyucular.
İşte bu skandalları ile Başkanlığı döneminde,nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı’na duyulan güvenin yüzde 2’ye kadar gerilemesine sebep olan bu şahsın, Başkanlığa yönelik hemen her eleştiri karşısında sessiz kaldığı gibi binlerce yurttaş ve çok sayıda gazeteciye karşı suç duyurusunda bulunduğu da biliniyor.
Bunca skandallarının ardından görevi sona ererken, yapılan bir sokak röportajında kendisiyle ilgili “nasıl bilirdiniz” sorusuna vatandaşların ne cevap verdiğini az çok tahmin edeceğiniz muhakkaktır.
Görevi süresince iktidara yakın duruşu itibariyle, bu şahsın sahip olduğu zihniyeti tarif etmek gerekirse; “ Bugün muktedir için ne yaptın?” cümlesinin yerinde olacağını düşünüyorum.
En son; gidenin yerine gelecek olanı sorarsanız, Cumhuriyetle sorunu olan bir iktidarın varlığında beyhude bir umuda kapılmayın derim…