HEM KEL, HEM FODUL!
Bu soytarıları mutlaka tanıdık bulacaksınız.

Hüseyin Taşyakan
tasyakan66@gmail.com -HEM KEL, HEM FODUL!
(Pandoranın Kutusu)
Bu soytarıları mutlaka tanıdık bulacaksınız.
Yakın geçmişten de hatırlayacağınız üzere, muktedirlere sempatik görünebilmek adına yapmayacakları şarlatanlık yoktur bunların.
Hatta şarlatanlık sınırlarını aşarak, sırf kendi ikbal ve menfaatlerini o güce dayanarak garantiye almak adına, işi yalakalığa kadar götürdüklerine de defaten tanık olduğunuz muhakkaktır değerli okuyucular.
Ancak bunların karşısında gücü elinde bulunduranların çoğunlukla unuttuğu, ya da akıllarına getirmek istemediği bir şey var ki, genellikle besleme basında yer alan aferin budalası bu yalakaların en büyük zararı, yine güç sahibi muktedirlere olmuştur ve olacaktır da.
(Bu durumu en nihayet bugünlerde idrak edebilmiş MHP Genel Başkanı’nın kullandığı “İçimize kadar yuvalanmış şeytanlar” yorumunu değerli buluyorum.)
Geçmiş yıllarda kaleme aldığım “Pandoranın Kutusu” başlıklı yazımda da bu dalkavukların yağ çektiği iktidar sahiplerini, 15 Temmuz’a dayanan yanlış yollara, yanlış politikalara nasıl iteklediğini detayları ile anlatmıştım.
Bunlar; söyledikleri veya yazdıkları itibariyle sadece muktedirden aferin almayı, kullanışlı birer siyasi tetikçi olabilmeyi hedefledikleri için olası ters bir tepki aldıkları takdirde bu söyleyip yazdıklarının arkasında da duramazlar.
Zaten yapıları itibariyle o cesaret ve meslek onuruna da sahip değildirler. Özetle, başlıktaki gibi “hem kel, hem fodul”durlar yani..
İşte bu saray soytarısı şarlatanlardan biri geçtiğimiz haftanın gündemini ve özellikle de sosyal medyayı oldukça meşgul eden bir isim oldu değerli okuyucular.
Hani şu geçmişte Fethullahçı çetenin CIA tetikçiliğinde devletin tüm kurumlarına sızarak kurguladığı Ergenekon, Balyoz vs kumpasları dahilinde, ülkedeki Kemalist ve yurtsever aydınlarımıza, komutanlara, gazeteci ve akademisyenlere en saldırgan halleriyle hakaret eden havuz medyasının yandaş kalemlerinden biri olan şahıstan bahsediyorum.
Ona kısaca ROK diyorlar!
Bu şahıs, şakşakçılığını yaptığı ve Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren Feto kumpasları döneminde de olduğu ve benzerlerinin yaptığı gibi bugün de zırt pırt çıkıp (Sanki çok şeyden haberdarmışçasına) ‘cek’li ‘cak’lı cümleler kurarak, içindeki gözü dönmüş kötülüğü kusmaya devam ediyordu ki; sırtını dayadıklarından kendisine karşı bu kez tepki gelince;
“şehvet ve heyecan ile konuştum” diye pişmanlık tarzında ifadeler kullanarak, benzeri her onursuz gazeteci müsveddesi gibi çark ederek kurtuluş yolunu seçti değerli okuyucular.
Ben şahsen bu “Şehvet ve heyecanla konuştum” ifadelerini kullanırken yaptığı şeyin, ‘secaat arz ederken sirkatini söylemek’ olduğunu düşünüyorum. Zira bu tipler içlerinde öyle bir nefret ve kötülük taşıyorlar ki, Cumhuriyeti ve dolayısıyla devleti kuran bir partinin kapatılmasını arzulayacak kadar gözlerinin dönmüş olacağı kanaatindedeyim. Bu kanaatimin en büyük ispatı da, dayandıkları güç sahiplerine yaranmak uğruna, uzun yıllardan beri kendilerine muhalif olan her kese hakaret, küfür ve iftira ile şuursuzca saldırdıklarına olan tanıklığımızdır.
Bugün bir yanda mesleğinin etik değerlerine ve onuruna zerre halel gelmesin diye her türlü baskı ve şiddetle karşı karşıya kalmak, hapse atılmak pahasına mücadele eden gazeteciler varken, muktedirlere yalakalık yapmaktan başka zerre yeteneği bulunmayan ve aynı zamanda içlerindeki nefret duygusunun onda biri kadar söylediklerinin arkasında duracak cesareti olmayanların yandaş medyada bile olsa ‘gazeteci’ diye tabir edilmesi, eminim ki gerçek gazetecilerin midesini bulandırıyordur.
Ve “Pandoranın kutusu” yazımda da yaptığım gibi, bir sözümüz de muktedirlere olsun.
Sizin dostunuz size doğruyu, yapmışsanız eğer size yanlışınızı söyleyebilenlerdir. Fetö kumpasları döneminde olduğu gibi, size yalakalık yapanların sizi götüreceği yolda duvara toslamanız kaçınılmazdır.
Ve duvara tosladığınızda sizi ilk satacaklar, bugün size yalakalık yapanlar olacaktır.